Frida Kahlo, Bir kadının en büyük şansızlığı Güvenemediği birini Sevmek
”Hoşgörülü ve özgürlükçü olmaya çalıştım. Hepimizin dünyaya bir kere geldiğini ve yaşamımızı hem nicel hem nitel olarak en iyi biçimde geçirmemizin mantıklı olduğu fikrini benimsemeye çalıştım. Yine de acı çekiyordum, çünkü özgürlükçü düşüncelere sahip olduğunu söyleyen birinin böyle bir acı çekmesi yakışıksızdı. Bir kısır döngüydü, kendimi kurtaramıyordum. Aylar geçiyor ilişkileri hala sürüyordu.”
Üstteki Frida Kahlo Sözleri eşi Diego için, kardeşi ile ilişki yaşadıkları dönemde söylenmişti. Acının kadını Frida, hayatında başlı başına iki büyük trajedinin olduğuna inanırdı hep. Biri, gençliğinde korkunç bir şekilde yaşadığı, omurga ile leğen kemiğini bir kaç yerden kırılmasına neden olan, ayağını ezen ve onu ömür boyu ızdırap ve acıya mahkum eden ve bakireliğini bu kazanın aldığını söylediği Tramvay kazası, diğeri, erkek egemen şiddet ile değil ama duygu hoyratlığı ve sadakatsizliği ile onu yaşamı boyunca üzmüş eşi Diego’ydu.
Frida, Alman Macar Yahudisi bir baba ve yerli Meksika kökenli bir kadının çocukları olarak dünyaya geldi. Adını Magdalena Carmen Frieda koydular. Ne varki Frida, 1930 yıllarda Meksika’da antifaşist duygular yükselince, adının Almanca yazılımı Frieda’yı değişip, sadece Frida yaptı. Çocukluğunda çocuk felçi geçirdi ve bir bacağı zayıf kaldı. Acılar ile henüz çocukken tanışan Frida’yı babası 1923’te Meksika’nın en saygın orta okulu olan Escuela Nacional Prepatoria‘ya yazdırdı. Frida orda ilkin sol görüşlü fikirler ile tanışmaya başladı. Ve okulun konferans salonu için bir duvar resmi yapan hayatının ikinci trajedisi Diego aşkına o gün tutuldu. Ressamın resmi, Frida’yı büyüledi, esinlendi. Frida Kahlo Resimleri belki de o gün kimlik kazanımı için kendine bir yol çizdi.
Frida Kahlo’nun Hayatı, Diego’nun resimleri ile büyülenirken, yaşadığı trajedilerde bitmiyor, üst üste acılar çekmesine neden oluyordu. Genelde alçılar ve Hastane kapılarında çokça görünen Frida, bu acılı günlerinde kendisini oyalayacak ve bir meşgale olarak tutunup, başlayacağı ilk resim çalışmalarınada kendini verdi. Hiç sanat tecrübesi olmamasına karşın, amatör de olsa ilkin çok güzel resimler yapmaya başladı. Alçılar ve metal korseler gibi resimde artık onun hayatının bir bütünü oluvermişti. Bilindik bir klişe olan eserlerini başkasına da onaylatma düşüncesi onuda sardı. Çevresinde tek tanıdığı, eserleri ile büyülendiği ressam olarak sadece kocaman cüsseli Diego vardı. Frida resim konusunda kendisine yeteneğinin olup olmadığını sorduğu Diego’dan kesinlikle cevabını alınca daha da bir şevkle sarıldı resim yapmaya.
Resimleri kadar kendisi de iyi bir çapkın olan Ressam Diego Rivera, kendi üstatlığı konusunda ona yanaşan bu genç kıza karşılık vermeden duramazdı. Kısa süre içinde resim üzerine sohbetleri ikili arasında derin bir ilişkinin başlangıcını sağladı. Diego çok çabuk olmasına rağmen daha fazla kendisini tutamadı ve Frida’ya evlenme teklif etti. Çift, 11 Ağustos 1929’da hemen evlendi. Evliliklerinin ilk bir kaç yılı mutlu ve huzurlu geçti. Ne varki, sadakatsiz bir kocanın bir kadına vereceği en büyük şiddet onu duygusal yönden darp etmekti. Frida, bir kadının en büyük şansızlığının güvenemediği birini sevmek olduğunu kısa sürede anladı. Çift bu olan bitene rağmen evliliklerinin rutin faliyeti çocuk yapmak fikrinden de ayrı duramadı. Fakat, Frida’nın hastalık dolu vücudu dört kez denemelerine rağmen ya düşükle ya da tıbben yetersiz olduğu için kürtajla sonuçlandı. Böylelikle Frida, annelik özlemine hasret bir yaşamın tutsağı oldu.
Çocuk sahibi olamamak, yaşadığı hastalık ve en önemlisi belkide sevdiği adamın ona ard arda sadakatsizliği tahammül sınırlarını aşacak kadar derine gitmeye başladı. Frida’nın öz kardeşi Cristian’a ile eşinin yaşadığı ilişki, bardağı taşıran son damla oldu. Büyük bir acı yaşayan Frida, buna kendisininde bir cevap vermesi gerektiği fikri üzerinde durup, intikam almak için eşi ile bir anlaşma yaptı. Artık ikisi de evlilikleri boyunca kimi isterlerse onla birlikte olacaklardı. Çiftin bu garip davranışı hemen meyvelerini vermeye başladı.
Frida, duygusal boşluğunu kimi zaman erkeklerle kimi zaman kadınlarla doldurmaya çalışıp belkide Dünya geneli
en ilginç bir yaşamın içinde buluvermişti ansızın kendisini. Ünlü Rus sürgün Sosyalist Leon Troçki ile de birlikte olmaya başladılar. Troçki, eşi Diego’nunda büyük bir kahramanıydı. Frida’nın eşinin kahramanı ile birlikte olması eşine büyük bir intikam cevabı olmuş muydu bilinmez ama bundan eşi rahatsızlık duymaya başlamıştı bile. Hemen boşanma davası açtı. İlk celse de boşandılar. Frida’nın ilişkisini kaldıramayan Diego sanmayınki seven masum bir erkekti. Troçki Frida ilişkisi ile birlikte aynı anda kendisi de ünlü Amerikalı aktrist Paulette Goddard ile gizli kaçamaklar yaşayıp saman altından su yürütüyordu
Boşanmaları aslında ikisi arasındaki ilişkiyi resmi olarak bitirse de, yaşamsal alanda pek bir anlam ifade etmiyordu. Gene sık sık her ihanet, sadakatsizlik ve güven duygularının yerlerde sürünmesine rağmen görüşüyorlardı. Tek fark artık Maddi açıdan kendi ayakları üzerinde duran Frida’nın daha çok resim yapması idi. Artık Frida Kahlo Eserleri tanınmaya, adınında çokça anılması da gerçekleşti. İkilinin bu sık görüşmeleri boşanmış olmalarına karşın aralıksız devam ederken, birden tekrardan evlilik fikri oluştu kafalarında. Ve 8 Aralık’ta yeniden oturdular evlenme masasına. Frida, eşinin ona sadık kalmayacağını, daima aldatacağını biliyordu ve kendisininde ona sadık kalmayacağı artık belirgin bir şekilde kendini göstermişti. Bu resmen danışıklı bir dövüştü. Evliliklerinin artık bütün mahiyeti konusunda Frida sadece şöyle diyecekti. ‘Diego yaslanacağım sağlam bir dayanak artık‘
